Translate

3 Mart 2012 Cumartesi

Gurur Vardı Bir de Aşk'ın Yanına Yaklaşmasına İzin Vermediğim...

Belki de bundan sonra ' Günümünüz aydın olsun sevdiğim... ' dediğin birisi olmayacak. Dününün, gününün, yarınlarının onunla olmasını isteyecek kadar hızlı atmayacak yüreğin.

Belki de ' Neredesin? ' dediğinde ' Sol yanında... ' diye cevap verebileceğin biri olmayacak. ' Birtanem.. ' dediğinde ' Herşeyim... ' dediğin biri olmayacak artık.

Belki de hayal kurabilme ihtimalin olmayacak. Göre göre bile bile ' Lades' demeyeceksin AŞK'a...

Belki de ilaçlarını almanı, bir şeyler yemen gerektiğini hatırlatacak biri olmayacak artık. Aşk' a dair söylenen sözler eylemler olmayacak.

Mutluluğun ne demek olduğunu düşünmeye başlayacaksın eskisi gibi. Mutluluğun adını ya da aşkın adını onunla anmayacaksın artık. ' Mutluyum! ' dediğin anları hatırlayıp lanet etmeyeceksin belki ama mutluluğu tattırdığı için mutluluğu hatırlamaktan korkacaksın...

Gitmeye meyli olanı durdurmak için çabalamaman gerektiğini bileceksin çünkü; yürek bir kere gitmeye meyletmişse bir daha ağırlayamazsın o yüreği vücudunun en değerli köşesinde.

Belki de nefes aldığını hissettiğin tek yer artık onun yanı olmayacak...

Belki de yaşadıklarının yaşayamadıklarına gebe olduğunu hissedeceksin.

Belki de mutluluğu semalarda yaşarken büyük bir hızla yere çakılmanın hazzını yaşayacak bedenin, ruhun, yüreğin...

Belki de ' Vazgeçtim...' dediğin her an ' Lanet olsun, çok sevdim... ' diye inlemelerle haykıracak yüreğin.

Gittiğini bilmen yüreğinin sıkışmasını, canının yanmasını, nefes alamayışlarına engel olamayacak...

Belki de en ağrılı dönemlerini yaşayacaksın hayatının.

Belki de korkak sevdaların var olduğunu bileceksin. ' Gidemem, bırakamam seni, ölürüm sana... ' diyen dillerin ne kadar çabuk vazgeçebildiklerini göreceksin. Bileceksin ki kelimeler dilden değil yürekten dökülür ve sevdaların görmeyeli ne kadarda ayaklar altında çiğnenesi bir hal aldığını göreceksin.

Belki de artık bir daha asla aşık olamayacağını hayatının en büyük darbesinin vurulduğunu düşüneceksin...

Onsuz bir yalnızlıkla yürürken hayatta, yalnızlığını çalmış olan adam ' Gelme beni yalnızlığım da bırak... ' demelerini duymaz. Seni yalnızlığını unutturacak kadar var eder, yeniden doğduğuna inanırsın sanki sana o can vermiş gibi hissedersin ve seni onsuz bir yalnızlığa bırakıverir. Sen bakakalırsın ardından... Şimdi yalnızlığın daha da büyümüştür...

Mucizelere inanmazken ' Mucizem' dediğin olmayacaktır artık, bitti denilen hikayenin yeniden başlamadığını fark edersin, nasıl yüreğini açabildiğine şaşırırsın. Şiirlerin, şarkıların olabilecek kadar büyütmüşsündür onu içinde, her şey bitince fark edersin; sen aşkın ucundan dönmüşsündür.  Mucizen güzel başlamıştır ama aşkın ayrılığa atılan ilk adım olduğunu unutmuşsundur.

Hiçbir şey bitmemiştir her şey yeniden başlıyordur, gidenlerin sadece gidebilmekten başka bırakacakları iz yoktur bu yüzden giderler. Kalanlar yeni izler bulacaklardır elbet ama bu sefer kalıcı izler olacaktır öyle gelip geçenlerden değil.

Yüreğim benim ellerimde senin yüreğinin sende olduğu gibi; ne kadar taşırsan yüreğimi yüreğinde o kadar kalabilirsin daha fazlasına izin veremem...

Gittin artık mesafelerin verdiği uzaklıktan bakabileceğim bir süre gözlerine sonra gözler buluşmaktan yorulacak kaçamak bakışmalar olacak sonra göremeyeceğim seni kalabalıklar arasında sonunda sende herkes gibi birisi olacaksın benim için.

Şimdi gidemeyişlerime aldırma bir kere daha çağırmıştım yüreğimi yanıma...

Yüreği aklına hür vicdanına kelepçeli olanlar için...

24 Şubat 2012 Cuma

Aşk Oyunu


Özlemlerin de masum olanı var, aşkta olduğu gibi. Siyah ve beyaz kadar keskin bir şekilde ayrılır hayat ikiye. Duygularımızın ve hissettiklerimizin ayrıldığı gibi. Ben ' Özledim' derim masumca, sen ' Özledim' dersin şehvetle. Ben ' Seviyorum' derim tertemiz sen ' Seviyorum' dersin benim hislerimden habersiz.

Yarım kalır hayatta çoğu şey. Yarım aşklar yarım mutluluklara gebedir hep. Hayatının diğer yarısını unutma çabaları vererek, acı çekerek ve ' Acımadı ki! ' diye haykırmalarla geçirirsin. Hiç kimseyle oynayamadığın aşk oyununu kendi kalbinle oynamaya başlarsın... Mutlu son; aşık olmuşsundur ve sen aşkının seni yarı yolda bırakmasına aldırmadan onunla içtiğin ömür boyu andlarını hiçe saymadan bir ömür onunla yaşarsın, son nefesinde dahi onun ismini hecelersin, uğruna ömrünü vermenin mükafatını onun kalbine giren ince bir sızıyla alırsın...

' Mutluluğu yaz bana.' deseler, yazarım ama benim mutluluğumu sen anlayabilir misin onu bilemem.
Yar'imi sorarlar; tam ucundayım derim gel dese gidecektim belki uçsuzluğunu bile bile. İnsan hiç atar mı adımını? Seve seve atlayabilirdim.

Başladı yine 'İnsan neden sever insanı?'  demeye bu yürek. Laf anlatamıyorum, 'Aşkın tarifi yok' diyorum duymuyor beni 'Bir gün sende kör olacaksın, lâl olacak mantığını yok sayacaksın , bir gün sende aşık olacaksın ' diyorum anlamıyor beni ama anlayacak bir gün biliyorum. Ben, yüreğimi tanıyorum...

' Lanet olsun, sana olan sevgime, sana olan aşkıma, sana... ' diyeni de duydum ' İyi ki seni tanımışım, yıllar sonra aşkı öğrendim, sevginin bir insana hem acı hem mutluluğu bir arada yaşatabileceğini öğrendim, gülüşünü uzaktan da olsa görmek için terk edemedim bu şehri... ' diyenide gördüm. Ben bir tek 'Sevdamın sahibi...' diyene gönül verdim ve kapattım gözlerimi.

     Hayat ' varlık' ve ' yokluk' yani 'hep ve hiç ' ler arasında gelip gitmiştir sizlerde de.

               Bir adam tanırsın kocaman yüreği vardır hep sevecektir bilirsin, sevemezsin yüreğin onun yüreğine el açmaz.
               Bir adam tanırsın kocaman bedeni vardır ve hiç sevmeyecektir, seversin onu. Bencilliklerini, onun kendine olan aşkını görmezsin, yüreğin sadece onun yüreği için el açar dua eder ama o adam sevmez belki bir kaç kere ' Seni Sev(m)iyorum ' der ve yüreğin bir ömür boyu bununla yaşar.
               Bir adam tanırsın o adam senin haritanı senden daha iyi çizer. Neleri seveceğini, nelerden hoşlanacağını, nelerden nefret ettiğini, hangi kitapları okuduğunu, hangi yazara hayran olduğunu, kimlere saygı gösterdiğini, hangi şiirleri dinlediğini, sinirlendiğinde kelimelerini, hüzünlendiğinde şarkılarını bilir gözlerine dalar, yüreğinde kaybolur belki de artık boğulur ama tek bir sitemi olmaz. ' Mutlu musun? ' der, o kocaman yüreği sadece bunu söylemeye cesaret eder, bir tek cevabını bilemediği budur. Yüreğinin olmadığını düşündüğü kadın cevap veremez o kadına dokunan bir tek sus-tur ve susmak onda o kadar güzel duruyordur ki adam bu suskunluğu hiç bozmaya kıyamaz...
               Bir adam tanırsın. Önce sesi küpe olur kulaklarına gözlerini görürsün sonra yavaş yavaş yüzü belirginleşir ellerini tanırsın adım atışlarını mizacını sonra ezberlediğin bütün zerrelerin dışında bir tek tanıman hissetmen gereken yer kalmıştır; yüreği. Yüreği düşer yüreğine, gözleri gözlerine, yüzü yüzene. Ellerin ellerinin şeklini almaya başlar, nefesin aynı melodiyle eşlik eder, kalp ritimlerin hızlanır. Eros bu sefer başarmıştır. İki yüreğin buluşması izlenir, gülüşler olur aynı tonda, hitab sanatını unutursun onu görünce. Kelimelerinin anlatamadığını söyler sana olan aşkını, tebessüm eder ufacık ' Kanatlarını unutmuşsun bu gün. ' der tebessüm edersin azıcık ' Senin yanındayken yerçekimini yok sayıyor bedenim ' dersin. Adam kadına 'Aşk ' der kadın adama ' Herşey-im' ve bir şeyin herşey yapıldığı bir yerde başka bir kelimeye yer olmadığını bildiklerinden sus-ar-lar. O aşka senin adınla seslenir, sen aşkın tarifini onunla yeniden yazarsın...

Bir hikaye tam da bitti denilen yerden başlar...

11 Şubat 2012 Cumartesi

İnsan Bazen Öpebilmeli Kurduğu Hayallerin Alnından...


Bu aralar ilklere imza atıyorum hayatımda. Bak bu da bir ilk; önce fotoğrafı yükleyip sonra yazımı yazıyorum ilk defa.

İnsan isterse başarabilir en azından denemiş olur başaramasa da denesin bence yani bir gün başaramasa da en azından denemedim demeyecek.

Yapabilmeli insan asla dediği şeyleri, tadına varmalı onunda. Deli olmalı bazen ' Ben dünyanın kahrını çekeceğime dünya benim kahrımı çeksin' diyebilmeli.

Gidebilmeli insan; gidemeyeceğini düşündüğü yerlere gidebilmeli herkesten her şeyden öte farklı olanı görebilmeli.

Mutlu olabilmeli bazen; hiç gülemeyecekmiş gibi değil bir gün mutlaka gülecekmiş gibi azmetmeli.

Azat etmeyi bilmeli insan; 'Yolun açık olsun. ' diyebilmeli. Gelmeyeceğini biliyorum ama tebessüm edebileceksen git diyebilmeli.

Gelebilmeli insan; herkesi her şeyi hiçe sayarak ' Ferhat oldum dağları deldim sana geldim. ' diyebilmeli.

Kanatları olmalı insanın görünmeyen. Uçabilmeli bazen insan yer çekimini hiçe sayarak.

Cam kırıkları olan can kırıkları olmalı insanın hayatında geçmişini unutturamayan. Yüreğine battıkça acısını hissettiren, hissettirdikçe kamçılayan, kamçıladıkça dik durmanı sağlayan. Olmalı yani olabilmeli.

Canına sarıp sarmaladığı insanlar olmalı insanın hayatında, Dost gibi kardeş gibi anne gibi baba gibi... Canım dediklerinde canını vereceğin insanlar olmalı. Olmalı ki atılan adımın değerini öğrenebilmeli, bazen de öğretebilmeli insan. İnsan bilmeli ki değer verirsen verdiğin değerin kat kat fazlasını alırsın. En azından ben öyleyim yani öyle olduğumu sanıyorum.

İnsan bazen dostum, kardeşim dediklerinin de arkandan kuyunu kazabileceklerini bilmeli, bilmeli ki öğrenmeli öyle herkese can denilmiyor, denilemiyor... Eee can da bir yere kadar öyle değil mi o da bir süre sonra seni bırakıp gidebiliyor.

İnsan her zaman ' Can'ım ' dememeli, ' Ahir'im ' demeli sevdiğine, bir gün bırakıp giderse ölümlü dünya da, ölümsüzlükte yanında olsun diye...

İnsan bazen ' Neredesin? ' sorusuna; ' Yanında, tam solunda.' diyebilmeli. İnsan bazen aşkı uzaklardan yaşayabilmeli, mesafelerin verdiği o sıcaklıktan.

24 şubat anlamsız gelmeli insana ay pardon 24 şubat değildi o  14 şubattı sanırım hani şu sevgililer günü denilen gün. İnsanın sevdiğiyle geçirebildiği her gün her an özel olmalı sevgiyi aşkı yaşayanlara. Bence öyle, öyledir yani.

İnsan bazen değil içinden geldiğince söyleyebilmeli o kelimeyi. İçine doğunca kocaman bir mutluluk, kocaman bir huzur, kocaman bir neşe ' Seviyorum Seni' diyebilmeli.

İnsan bazen gerçekten sevebilmeli. Arzuladığı bir beden değil, bir çift göz bir tek yürek olabilmeli.

Kadın bazen inanabilmeli, şüphe etmemeli karşısındakinin bakışlarından, sevgisinden, sözlerinden...

Bırakabilmeli bazen kadın kendini seviyorum diyenin kollarına. Korkusu ne olursa olsun kapatabilmeli bazen gözlerini, nefes almayı unutmalı seviyorum dediğinin kollarında.

İnsan bazen yaşıyla değil yaşanmışlıklarıyla yaşlandığını bilmeli. Kanmamalı yaşının verdiği büyüklüğe, kandırmamalı ben büyüğüm diye.

İnsan bazen bilmeli ki öfkesi sevgisinin büyüklüğünden, sevgisi geçen zamanların pişmanlığından
ve insan artık öğrenmeli giden geldiğinde kapılar yüzüne vurulur hiç bir şey bıraktığı gibi değildir.

İnsan her zaman dua etmeli; ' Allah'ım aşkı öyle bir getir ki kapıma kör olsun gözüm görmesin hiç kimseyi, sahte aşklardan sen koru, gelecek sahtelikleri yüreğime dokunmadan al ve yüreği yüreğimle olan yâri yanımda eyle.'
Amin...

29 Ocak 2012 Pazar

Küçük Bir Çocuğun İsyanı Değil Bu Büyük Bir Kadının Aşkı

Ne zaman hayata sıfırdan başlıyorum desem başlayamadım. Hatalıydım, attığım adım külliyen yalanla başlıyordu. Ben kimdim de hayata sıfırdan başlamaya yelteniyordum ki. Ben hayata başlamak istesem tam ortasından başlayabilirdim sıfır bir hiçti matematikte de olduğu gibi ve ben binlerce hiçten değil milyonlarca yaşanmışlıktan gelme hayatımı sürdürmek zorundaydım. Hiç birşeyi temize çekip başlayabilme lüksüm yok benim. Git desen yakamı bırakabilecek bir hayatımda yok, bu hayatla yanımda yürümeye cesaret edebilcek biride, hayatı ıskalama şansımda yok. Hiç bir şey yok hiç bir şey olmayacak... Bıkmak sıkılmak kâr etmiyor etseydi çoktan sıyırıp atardım üzerimde duran paramparça siyah lekelerle bezenmiş o beyaz elbiseyi...

Attığın adım yanlış, soluduğun havayı bile yanlış teneffüs ederken neyin doğrusudur senin inandığın be kadın? İnsan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalar yapabilirmiş, neyin hatası, hangi inanç, muhteşem olan ne? Yüreğimin bildiği cevapları reddediyor beynim. Ölüyorum, parçalanıyor etim...

Kim gelirde kapını çalarsa, kendini o evin sahibi sanıyor. Bir kerecik dur demiyor kendine kapının eşiğine gelmekle evin sahibimi oldun sanıyorsun sen kendini be hey haddini bilmez...

Zamanın birinde, parçalanan bir hayatın kudreti ne olabilirdi şimdi herkesi yerle bir edebilecek güce sahip oldu. Zamanın birinde...

Artık aldığım her nefeste haram ettiğim zamanlarım var. İnsanlar hep hata yaptığını söylerken neden kendilerinin seni hataya ittiklerini düşünemezler. Yalan söylerler onların söyledikleri beyazdır senin yalanların grilerle karışık siyahtır ve insanoğlu öyle bir yapıya sahiptir ki inanılacak şey ne olursa olsun kendi bildiğinden kendi inancından bir adım öteye gidemez. Alenen ' Defol' desen ' Kalmamı istediği için diyor böyle ' der ve kalmaya devam eder yüzsüzce. İstenmediğini öğrendiği zamansa sanki bununla ilk defa karşılaşıyormuş gibi şapşallaşır nereye saldıracağını bilemez sadece saldırır. Paronayaklıkları doruklara ulaşmıştır farkına varmaz. Yanlış yapıyorsun diye har vurup harman savurduğu kelimeler kendine ses vermez. Yanlışı bir nakış gibi işler de haberi olmaz.

Bir kerecik kulak kesilseniz sesime anlardınız da anlayamadınız işte, içten dinlemeyi öğretemediniz kendinize...

İnsan öğretiyor insana herşeyi. Ben bilmezdim kıskanmak ne demek; birisinin tırnakları yüreğine nasıl batar ve sen o yürek sızısıyla nasıl nefes almaya çalışır nasıl ayakta kalırsın, elin ayağın ayrı yerlere uçuşurken onları nasıl toparlamaya çalışırsın,... Ben bilmezdim nefesinde nefes alacağım birisinin olacağını; gözlerimin gözleriyle buluşmasında, sesinin sesime dokunuşlarında anestezi etkisi yaratacağını. Yer çekiminin olmadığı bir dünyayı hayal etmemiştim hiç bir zaman, ayaklarımın yeryüzüne dokunmadan adım attığına şahit olacağımı bilmezdim. Bilmezdim ben, bildiğim o kadar şey arasından bilmediklerimin çıplaklığıyla yüzyüze gelebileceğimi...

Aç kalbinin kapılarını sonuna kadar. İçinde ne varsa azad et rahatsın bedenin, yüreğinin ağırlığı aşkının sonsuzluğundan olsun. Elini tutabilecek el sadece tek bir bedene sahip olsun. Güvenin adı o olsun, gözünü açmadan saatlerce onun nefesinin rehberlik edebileceğini öğren onun yanında, yürek dolusu sev, sevgiyi bilmeyenler öğrensin, esir etmeyi sevgi sananlar öğrensin sevginin esaret olmadığını,...

Zaman, neler getirir neleri götürecek yaşayandan? Hadi yine milyonlarca cevabını bilmediğin o soru alemine akıt bedenini ama bu kez değil, lütfen Allah'ım n'olur Allah'ım bu sefer değil, atacağım o adımı atayım yardım et bana.

27 Ocak 2012 Cuma

Ölüm Gelmeden Sen Git!...

İnsanlığımın yargılandığı, bakışlarımın kilitlendiği, dilimin mühürlendiği zamanların dışına çıkamamanın azabıyla yaşıyorum. Anın kıymetini bilmeyen insanlar der ' Unut geçmişi. ' diye oysa bilseler geçmiş insana neler öğretir, insanı nasıl ayakta bırakır... Bilinenlerin dışında bilinmeyenlerle savaşıyorum. Tükenen kelimelerden oluşturduğum cümleler arıyorum, buluyorum ve atıyorum. Onlarda tükeniyor... Tükenmeyen bir şey gösterseniz bana. Yaşamaya olan inancım artacak belki de.

Zorla güzellik olmadığını anlaması gerekir insanın . Klişeleşen cümlelerin etki yaratmadığını, tehditlerin ve vaatlerin işlemediğini bilmesi gerekir. Bir gün olur anlar herkes biliyorum bir gün anlayacaklar ama o durumdayken ve ne  ' ah ' demeleri ne de canlarının yanmaları fayda edecek


Garip bir iş hayatım var benim. İnsanları vaatlerle çalıştırmaya çalışan, görülmeyeni gören, haddinden fazla kurnaz ve riyakarlıkların olduğu. Garip bir özel hayatım oldu benim, bir adam var adını unuttuğum ama ismini mıh gibi aklıma yüreğime yazmak isteyen, mazlumu, aşığı, yaşamaya çalışan. Çabalamanın boşuna olduğunu söylediğim ama vazgeçmeye niyeti olmayan biri. Duruyor öylece. Garip bir herkes var. Yanlış yaptığımı söyleyip aklımı kullanmamı isteyen. Aklımı kullanıp zamana bırakmamı isteyen, gidenler zamanımın parçaları değil miydi ki. İnsan kullanmak ne kadar doğru? Bir sürü soru var bu kez hepsinin cevabını biliyorum. Garip bir yanım var. Tebessümlerimin bitmesine izin vermeyen, mutluluğun adı, huzurun kendisi... Yaşanacakların mümkün olduğuna inan bir yanım. Umutsuzlukların, ölümlerin konuştuğu değil de her şeyin güzel olacağına inandıran bir yanım. Garip bir ilk aşkım var benim. Benden kurtulamayacak olan, sevginin, mutluluğun ilk adımını attığım. Küçücük bir bedenin insana neler yaşatabileceğini öğreten. Garip bir beden taşıyorum şimdi. Ruhunu sorsa tarif edemez ikamet ettiği yeri, seslensem sesime ses vermez. Nereye gittin, mutlu musun orada? Azıcık gülümseme ihtimalin varsa gelme kal orada olur mu... Bunca yıl seni taşıyan beden çaresiz, mutsuz, hayalsiz, nefes almaya çalışıyor. Gel diyenlere kal diyenlere kulaklarını tıkıyor. Yüreğinin ' Git ' deyişlerine aldanıyor. Belki bir gün beden savaşını kazanır bitap düşerse o zaman gel gel de kaybolduğun mutluluktan haberler ver ve o zaman dünya yaşanır olsun bizim için, olmaz mı...

Korkmuyorum. Dermansız değilim ölümsüzlüğü istemiyorum var olanı istiyorum. Zifir karanlığa bıraktım bedenimi, ruhum mutluluğu bulmuş terk etmiş bedenimi.
Yaşatmak değil senin gayen düşünmekte değil yaptığın, adım adım ölüme bir insan nasıl kavuşur merakından bekliyorsun, gözlerimin ışıksız kalışını, dudaklarımdan dökülemeyen iki kelamın çıkardığı sesi duyamayışlarını bekliyorsun, ruhumu bıraktığım yeri aramayı sürdürme çabaların sonuçsuz. Daha kaç kere deneyeceksin daha kaç kere şahit olabilirsin gitmelerime daha kaç kere duyacaksın çığlıklarımı...

Hadi gönül rahatlığıyla uğurlayabilecek kadar büyüt yüreğini öyle gel ve git!...


Öne Çıkan

Sevmek ya da sevmemek işte bütün mesele bu!...

     İnsan sevmeye nereden başlamalı? Günün sorusu bu olsun.       İnsan en çok kendinin düşmanı ve yine en çok kendinin dostu. Bir söz va...

Popüler